30 Haziran 2011 Perşembe

Bir "DRINK" alırmıydınız...


Fark ettim ki uzun zamandır tarif falan vermiyorum. Bu aralar pek bir şey yaptığım söylenemez de ondan. Ama alkol alımının bence arttığı ve sıcakların başladığı bu dönemde bir tarif vereceğim. Umarım hoşunuza gider, ben eve dönünce mutlaka yapacağım. Tarif şöyle :

ÇİLEKLİ VOTKA :

Malzemeler :
- Bir şişe votka (750 ml)
- 600 gr yıkanmış ve 4 e bölünmüş çilek
Yapılışı :
Çilekleri iyice yıkayıp kurutmak işin püf noktası unutmayın. Daha sonra ayıklayıp dörde böldüğünüz çilekleri ağızı çok iyi kapanan bir kavanoza dökün. Üzerine votkayı döküp ağzını sıkıca kapatın. Bir hafta boyunca ışık almayan(mutfak dolabı içi olabilir) bir yerde saklayın. Günde bir kere kavanozu sallayın. Bir hafta dolduktan sonra önce tülbent daha sonra kahve filtresinden süzün. Artık votkanızı şişeye alabilirsiniz.
Bol buzlu içildiği gibi kokteyllerde de kullanabilirsiniz. Ayrıca bekletirken vanilya çubuğu yada bir kaç tane karabiber farklı tatlar ortaya çıkartıyormuş bilginize. Benim bulduğum bir kokteyl tarifi ise şöyle :
- 1 ölçek tatlı vermouth
- biraz campari
- 3 ölçek çilekli votka
Bu karışıma biraz şampanya yada köpüklü şarap ta ekleyebilirsiniz. Ama unutmamalı ki evinizde ki en iyi barmen her zaman sizsiniz, kokteyl hazırlamak ise sizin damak tadınıza kalmış en keyifli işlerden biri. Karıştır karıştır dene.

Afiyet olsun. Hep beraber sağlığa içelim. Aydın Boysan'ın da dediği gibi : Sağlığa içelim sağlığa, şerefi korumak elimizde ama sağlığımıza korumak okadar kolay değil. Sağlığınıza..........

28 Haziran 2011 Salı

"SAHİCİ"

It's hard to be "SAHİCİ" Aslında ne zor bir kelime, ne dürüst ama asıl önemli olan gerçekten, yani hakkıyla kullanabilmek ne zor. Bütün sorun burada ... Sahici olmak yada olamamak. Saçma sapan takılma huyum gelişti ya artık bu yazın rahatsızlığı budur. Ben çok fena takıldım bu duruma. Düşünüyorum, düşünüyorum işin içinden çıkmak zor. Yani gerçekten "sahici" olmak, hiçbir halin yada yorumun sahte olmaması mümkün mü?
Benim için mümkün değil yani itiraf ediyorum işte : her zaman yeterince dürüst değilim. Bir de fena bir duruma düştüm ki.....Küfür kafir sevmeyen ve hatta nefret eden ben Çatlıyacağım ........ Bir anda çoook dürüst olup :    "Hade leeen" (Haydi oradan, hadi lan, daha neler anlamına gelen sesi) kusmak istiyorum. Evet çok iğrenç oldum gerçekten çok özür dilerim ama duygu tam bu "içini kusmak". Öyle durumlar oluyor ki insan hayatında kem küm edip oturup kalıyor insan. Bu gerek yaşa saygı, gerek titre saygı bazense aman tatsızlık çıkmasın, boşuna uzamasın dolayısıyla etraftakilerin keyfini kaçırmayalım yani etrafa saygı yüzünden oluşan bir durum diyelim.
Ben bu ara çok kem leyip kümledim sanırım sonuç : içimi kusmak istiyorum. Şimdi sorarsanız bu da nereden çıktı şimdi diye, suçlusu bir kitap.
Hem de müthiş bir kitap. Kesinlikle tavsiye ederim ben feyzaldım. Kitabın adı : DÖRT ANLAŞMA
Yazarı : Don Miguel Ruiz Kısaca hayatımıza sokmamız gereken 4 anlaşmadan bahsediyor. Ben kitabı daha bitirmedim ama baktım ki ben zaten birazını uyguluyorum. Belki de önceki hayatlarımdan birinde toltektim.
Kısaca anlatayım : Kitapta ki dört anlaşmanın daha üçüncüsünü bitirdim ve evet adam yerden göğe kadar haklı keşke uygulayabilsek. Ama ben kesin kararlıyım "UYGULAYACAĞIM".


Anlaşma 1 ) Kullandığınız sözcükleri özenle seçin.
Anlaşma 2 ) Hiçbir şeyi kişisel algılamayın.
Anlaşma 3 ) Varsayımda bulunmayın.

Teker teker ele alalım kısaca:
1) Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.(herzaman) Pişman olmaktan sa "sus" daha iyi. Bir de benim kendi uydurma bir kararım vardır bari yeri gelmişken onu da paylaşayım : İnsanların yüzüne söyleyemeceğim şeyleri asla arkasından söylemem. Sanırım bu yüzden fazla açık sözlü sayılabilirim.
2) Daha geçenler de bir yazımda paylaşmıştım benzerini. Karşınızda ki ne derse desin kişisel almayın : Yazık boş veriiiin, onun kendi sorunları var, kendisiyle barışık değil yada farklı kompleksleri var. Sonuç size söyleyeceği hiçbir söz sizi incitmesin yada saygısız davranış etkilemesin. Eeee ben bunu da beceriyorum zaten. Ben neler gördüm, neler? Şimdi düşününce onlara sadece acıyorum. Kimbilir onların içinde ne fırtınalar kopuyordu ?
3 ) Varsayımda bulunmayın . İşte bunu uygulayabilmek benim için zaman alır. Yani biraz zor bence, insan varsayımlar da bulunmazsa çatlar kalır ama deneyeceğim. Sonunda başarırım eminim.
Dördüncü analaşmayı henüz okumadım onu da kitabı bitirince anlatacağım.
Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum ama asıl kuralları uygulayabilmenizi diliyorum. O zaman iç huzur, nirvana artık ne derseniz deyin ulaşılır gibi geliyor bana. Bir alıntı yapmadan olmaz dedim tam yerini buldu.

"All that we are is the result of what we have thought.
If a man speaks or acts with an evil thought, pain follows him.
If a man speaks or acts with a pure thought,
happiness follows him, like a shadow that never leaves him. "
- Lord Buddha

26 Haziran 2011 Pazar

Renk müzikle birleşince

http://vimeo.com/14955603

Daha önce biryerlerde paylaşmıştım ama görmemişseniz tekrar yolluyorum.Çok keyifli ....

21 Haziran 2011 Salı

Yaşım ortaya çıkacak ama değer.......

Ben çocukken hayrandım. Tüm karakterlerini severdim. Hatta ilk seyrettiklerim video kasetleriydi yurtdışından getirilirdi. Sonradan bizim televizyonlarda da yayınlanır oldu ve hiiiiç kaçırmazdım.
Şimdi bu yaz geri geliyorlar 4 gözle bekliyorum ve umarım çocuklarım da beğenir. Ve dalga geçmezler. Çünkü yeni bir derdim var aynı annemlerin bazen düştüğü duruma düşer oldum. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor ve kendimi yaşlı hissettiriyor. Amaaaaan neyse kaderime razı olacağım ben 4 gözle bekliyorummmmmmm.
http://youtu.be/C4YhbpuGdwQ

Tası tarağı topladım, kaçıyoruuuummmmm.....

Uzun zamandır yazamadım çok çok üzgünüm ama olmadı olamadı zorlama yapsam olmaz sakil kalır dedim yazmadım.Yazamadım.... Yoğunluktan çatlıyacağım aklım heryerde, yetişiyorum yetişmesine ama YORULDUM. Ve kaçıyorum. Kızımı önceden yolladım, akşam oğlumu alıp kaçıyorum. Bavulum arabamın bagajında akşam 8 uçağı veeeeeeeee Bodrum. Bu sene kısa sadece 2 hafta ama bakalım belki ağustos sonu eylül gibi birşeyler ayarlarım.
İğrenç bir böcek var. Bir tanıdığım benimle dalga geçti ama ben yine de görev edindim. paylaşıyorum.
Kulağakaçan (Forficula auricularia), Karınlarının bitimindeki çatal şekildeki kıskaçlarıyla göze çarparlar. Dermaptera takımındaki bu böcekler hem etçil (küçük böceklerle) hem de otçul olarak beslenirler. Yavru bakımı yapan böceklerdir. Kışları ağaç kavukları, taş dipleri, duvar çatlakları gibi kuytu köşelerde geçirirler. Bu yüzden evlerde de görülebilirler. Kulağakaçan ismi yanlış inanışlardan ileri gelmektedir; birçok insan kulağa girip beyine yerleştiğini düşünmektedir. Sanılanın aksine zararsız böceklerdir. Pehhhhhhhhhhhh kocaman kandırmaca. Bu mevsim de uyanmış oluyorlar ve resmen ısırıyorlar. İnsanlar evlerini özellikle bunun için ilaçlatıyorlar. Özellikle bahçeli evler mutlaka yaptırmalı. Ben 3. katta oturuyorum ama geçen gün camın kenarında birini yakaladım. Kim ne derse desin korunmalııııı.......Resmini paylaşmıyorum iğrenç. Ben adını yeni öğrendim ismi bile iğrenç....
Neyse hepimiz uzak kalalım bundan....
Hepinize iyi tatiller diliyorum......

17 Haziran 2011 Cuma

İnanılmaz keyifli işler......

http://www.fred-eerdekens.be/?page_id=19#

Mutlaka görün, müthiş işleri var. Işık ile nasıl oynamış, nasıl bir hayal gücü BAYILDIM.
"could suggest somethıng" adlı işe bayıldım. Bu aşağıdaki de....Bu resimden pek birşey anlayamayacaksınız, Lütfen sayfasını gezin.

Konuşma,oku ve uygula......

11 Haziran 2011 Cumartesi

Zaman gitme zamanı............

Sadece paylaşmak istedim. No comment diyeceğim ama çatlarım azıcık yorum yapmalıyım. Suya bakarmısınız nasıl bir renk bu nasıl bir huzur offffffffffff of gitmek lazım.
Hayvanların utanma hissi yoktur diye konuşanlar.İşte tatlı bir örnek koca deniz aslanı nasıl utanıyor? Nasıl fingirdiyor ? Çok tatlı.
Bu da başka bir tatlı. Şöööle bi gerineyim demiş sanki. Neyse have fun and have one of your best weekends.

9 Haziran 2011 Perşembe

Ahhhh şu yetişkinler.............

Çok tatlı bir söz ve bence kesin doğru. Ama malesef geçen seneler insanoğlunu çirkinleştiriyor. Tabii ki fiziksel demek istemedim ruhsal diyorum ben ruhsal. İnsanlar küstah olabiliyor, yalancı olabiliyor ama bebekler ve çocuklar onlar hep dürüst ve açık sözlüler.
Kızım 5 yaşındayken bir arkadaşı yeni terlikleriyle bize gelmiş ve o tatlı şımarık haliyle "baaak yeni aldık " demiş ti. Derin "iğrençler ve çok kıskandım" diyerek ağlamaya başlamıştı. O terlikleri çok beğeniyordu ve ben de "senin zaten çok terliğin var yenisini asla almam" diyerek bir krizi yeni söndürmüştüm. Sonunda sakinleşince arkadaşıyla konuşup "iğrenç" deme sebebinin aslında çok beğenip te sahip olamaması olduğunu itiraf etmişti. Bu müthiş bir dürüstlük örneği. Ama yetişkinler ne yapıyor bu durumda :  (çok az sayıda olanların dışında) Genelde "canııım çok şeker" der. "Aslında ben de eskiden vardı da birisine verdim" yada "heee sende mi aldım Herkeste var" gibi yorumlar yapar. İşin bir başka traji komik kısmı ise genelde kendi yalanlarına kendileri de inanır. Bunu yaparken, sanırım bir çok kere aynı masalı anlatmış olmaları yada karşısındakini aptal sanmalarından olacak ki gayet rahat anlatırlar. Ben bu gibi durumlar da asla karşımdakinin yüzüne vurmam ve "Ne yapayım, yani yazık kafa buluyor" derim. Sonuçta anlatıcı gayet mutlu, yani inanıyor anlattıklarına ve hatta yeni tanıştığı insanlar sa onu gerçekten anlattığı gibi sanıyor. Bir çeşit pazarlama işte : yeni müşteri ürünü iyi sanarken eski müşteri ise logo ve yeni ambalaj çalışmasının altında ne olduğunu gayet iyi biliyor ve almıyor, yutmuyor ama yine de satıcıya kafa tutmuyor. Bence laf yetiştirmenin yada bozmanın gereği yok. Sonuçta masalcı laf ebesi olabilir ve ona katlanabilmek te ayrı bir maharet gerektirir. 
Benim asıl merak ettiğim sizler ne yaparsınız? Ben çok mu tepkisizim? Yani ağzının payını verip "aaaa şekerim o öyle değil böyle böyle" deyip savaşmalımıyım? Bazen böyle saçma şeylere takılasım tutuyor sebebi meçhul ama karşımdakinin masalını uzatması kendimi kötü hissettiriyor. Bir de unutmadan, öyle çok yakında bu gibi bir duruma rastlamış değilim yani kimse kalkıp ta soru somasın kim? kim? diye. Ben sadece bu tip insanlar olduğunu hatırlatmak ve bu gibi durumlarda da sizin tavırlarınızı öğrenmek istedim. Ayrıca  birgün karşımda ki masalcıya patlayıp "Bİ SUS BE..." demekten korkuyorum. Yorumlarınızı bekliyorum......


Bayıldım buna. Ben utanmasam tabela yaptırıp asarım kafa bulurum. Yani ev işleri baydı da.....Havadan mı sudan mı bilemiyorum sıkıcı bir yazı oldu : ( farkındayım.
Sürç-ü lisan ettiysem aff ola...........